Bazı insanlar adına gerçekten o kadar üzülüyorum ki anlatamam. Egolarına o kadar teslim olmuşlar, o kadar gerçek dünyadan uzaklaşmışlar ki; birşeyleri anlatmak için gözlerine sokmanız gerekiyor. Bu da yetmezmiş gibi, kendilerini çok çok değerli zannedip, sizin onlar adına üzülebileceğinizi ya da sizi üzebileceklerini düşünebiliyorlar.
Geçenlerde arkadaşımın bir arkadaşı ile tanıştım. Gayet hoşsohbet, muhabbeti çok keyifli, yakışıklı, uzun boylu, renkli gözlü bir adam… İşlerinin kötü gitmesi nedeni ile; eşi tarafından terk edilmiş, sonrasında da toparlamak için baya bir emek sarf etmiş anladığım kadarı ile…
Geçirdiğimiz zaman dilimi o kadar eğlenceliydi ki; bir ara gülmekten gözümden yaşlar geldi. Uzun zamandır bu kadar eğlendiğimi ve bu kadar güzel dans eden bir adam ile dans ettiğimi hatırlamıyorum.
….
Akşam o kadar keyifliydi ki; ertesi gün gayri ihtiyari mesaj çekme gafletinde bulundum. Karşılığında soğuk bir mesaj, devamında da saatler sonra gelen cevap…
Dayanamadım, aradım.
-Hayırdır?
Cevap aynen şu;
-Senem, sen çok iyi bir insansın. Benim karşıma boşandıktan sonra, hiç senin gibi iyi bir insan çıkmadı. Ben seni incitmekten korkuyorum. Sana ümit vermiş gibi yaparak seni üzmek istemem ama ben uzun süreli ilişki yürütebileceğimi sanmıyorum. Üzerimde aşırı baskı hissettim, galiba korkuyorum.
Kahkaha attım resmen.
İçimdeki ses durur mu?
-Hass… ordan
Şimdi sen aklınca dürüst olup, hanene +1 puan mı yazdırdın?
‘Canım pardon, ben sana evlenme teklifi ettiğimi ya da sevgili olalım dediğimi hatırlamıyorum? Nasıl ergence bir düşünce bu. Sen 43, ben 33 yaşındayız. Gerçekten çok komiksin. İkimizde ne istediğimizi bilecek yaştayız. Ben sohbetinden keyif aldığım için sana yazdım ve görüşmek istedim. Benim için üzülmene gerek yok, sen kendi haline bak.’
Yani bir kadın olarak; 18 yaşından itibaren kendi ayakları üzerinde duran, şuan 33 yaşında ve iyi bir kariyeri olan, kendi hayatını yöneten ve bütün zorluklara direnen, her türlü duygusal acıyı yine tek başına atlatan birine bunu söylemek için fazla cesursunuz bayım.
Ben senin yerinde olsam; açar önce hikayemi okurum. Neler ile savaştığımı öğrenir, dersime çalışır, sonra karşıma çıkar, benimle yeniden tanışırım. Ama bu sefer daha olgun ve mantıklı biri olarak ya da bir daha çıkmam.
….
Aradan biraz zaman geçti. İş yoğunluğu, telefon değişikliği derken, numarası silindi telefonumdan. Daha da düşünmedim öyle bir kişinin varlığını.
Geçenlerde ara ara gittiğimiz bir mekanda karşılaştık. Hiçbirşey olmamış gibi dans ettik ve konuştuk. Ergen tavırlarından kurtulup kurtulamadığını sordum. ‘Dalga geçme lütfen’ dedi. Telefonumu istedi ve numarasını tekrar kayıt etti.
Biraz daha sohbet muhabbetten sonra beni eve bıraktı ve önümüzdeki hafta için program yapalım. ‘Tamam.’dedim. Ama gördüm ki değişen hiçbirşey yok. Koca hafta, görüşeceğimiz güne kadar hiçbirşey yazmadı. Program yapmak için sorduğumda da ‘Cenazemiz var. Şehir dışına çıkmam gerekiyor, geldiğimde görüşelim.’ dedi.
Bu adam gerçekten ilginç!
Yani insan neden görüşmek ister, sonra aramaz?
Ya da nasıl bu kadar korkak olabilir?
Aslında asıl soru şu?
Kendinden korkan biri; aramızda ciddi birşeyler olsa bile, beni kendinden nasıl koruyabilir?
Bir insanla ya görüşürsün ya görüşmezsin. Bu kadar senaryoya ne gerek var, anlamış değilim. Tekrar telefon numaraları almalar, keyifli vakit geçiriyor gibi yapmalar, nazik davranmalar vsvs…
Keşke senin kadar duygusal bakabilseydim olaylara, eskisi gibi…
Yaş geçtikçe insanların bu tür özgüvensiz davranışlarına nasıl tepkiler vereceğimizi bildiğimiz için çok da akılda kalıcı olmuyor açıkçası yaptıkları saçmalıklar…
Aman! Bana bulaşmasın da ne hali varsa görsün diyorsunuz en sonunda.
Ne acı ki; ben bunların sadece kilolu iken başıma gelebileceğini düşünerek, böyle saçma sapan insanlar yüzünden; yıllarca hayatı kendime zindan etmişim. Bunun kilolu olmak ile değil; karşındaki insanın özgüvensizliği, bilgisizliği, değersizliği ve ilgisizliği ile alakalı olduğunu görmek beni mutlu mu ediyor yoksa canımı mı yakıyor bilemiyorum?
Aslında canımı yakan; kendini ve ne istediğini bilmeyen insanların benim için üzülme lütfunda bulunmaları.
Bu sadece benim için değil, aslında hepimiz için geçerli…
Düşünsenize; birine iyi niyet ile samimi yaklaşıyorsunuz o da kendi çapında iyi niyet göstererek; ‘Ben buna ilgi gösterirsem üzülür.’ diye düşünebiliyor.
Lütfen karşınızdaki insan için üzülmeyi bırakıp, oturun kendinize üzülün.
Neden 43 yaşıma kadar hala bir ailem yok ve ben neden hala yalnızım diye?
Ve benim için üzülmeyi bırakın. Ben başımın çaresine her türlü bakmayı öğrendim.
‘Hayalimdekiben‘ e ulaşabilmek için, kendime çektirdiğim acıları tahmin bile edemezsiniz.
Bedenimdeki yaralar, ağrılar, acılar, sancılar geçiyor.
Evet!
Peki ya insanların açtığı yaralar?
Nasıl biliyor musun?
Böyle kapanmak üzere olan bir yaranın üzerine düşersin canın yanar ve üzeri iltihap kaplar. Kendi kendine söz verirsin ‘Bundan sonra daha dikkatli olacağım.’ diye ama ilk fırsatta yine düşersin ve canın daha da çok yanar. Bu sefer yürümekten, koşmaktan, oynamaktan vazgeçersin. Başıma tekrar aynısı gelecek ve daha kötü olacak diye. Ve hep daha kötüsü gelir.
İşte bu da onlardan biri…