Yaşını başını almış insanların, ilişkiler konusunda yaptığı saçma sapan açıklamaları dinlerken; istemsizce gülüyorum.
‘Sen benim ruhuma iyi geliyorsun!’
‘Seninle konuşmak beni her zaman rahatlatıyor!’
‘Ben hiçbir arkadaşım ile doksan dakika boyunca ilişki psikolojisi hakkında konuşmamıştım, aşırı iyi geldi!’
‘Hayatımda olduğun için çok mutluyum ve her zaman yanındayım.’
İç sesim;
Ay tatlım… Ne de mutlu oldum bak şimdi!
Daha düne kadar ne kadar mutlu olduğundan bahsediyordun,
Şimdi ne değişti?
Ciddi bir ilişki istemiyormuş haspam!
Neden?
Korkuları varmış!
Bu zamana kadar kimse ona bu kadar değer vermemiş, bu yüzden korkuyormuş. Ona bir pislik gibi davranılmalıymış.
Ne de güzel bahaneler…
Sen bu kafa ile daha çok korkarsın!
Bu ve bunlar gibi bir anlam ifade etmeyen cümlelerin hasta ruhlu insanlar tarafından kurularak; size kendinizi iyi hissettireceğini düşünmeleri ne kadar anlamsız…
Hayatında bulunduğunuz sürece size yara bandı muamelesi yapan, size psikolog vasfı yükleyen, yaptığınız konuşmaları psikolojik seans gibi görüp size herşeyi anlatan ve üzerindeki yükü size bırakan, hayatındaki boşlukları ama sadece boşlukları sizinle doldurmaya çalışan, hiçbir zaman size öncelik tanımayan insanları neden hayatlarınızda tutmak için aşırı efor sarf ettiğinizi hiç bir zaman anlamadım anlamayacağım da herhalde.
‘Eğer hayatınıza birini almaya niyetli değilseniz ve sadece siz istediğinizde görüşmek için arayacaksınız tek gecelik ilişki yaşayın ve karşınızdaki insanı belirsizlikler ile baş başa bırakmayın.’ derim ben.
Nasıl bir ilişki türüdür ki; hiç merak etmeyin, aramayın, sormayın, canınız istediğinde ‘Nasılsın canım?’ diyip pişmiş pişmiş soru sorun sanki çok umrunuzdaymış gibi!
Çocukluğundan itibaren ne ailesi ne çevresindeki insanlar tarafından değer görmeyen nsanlara fazla anlam yükleyip, onlara bu zamana kadar kimsenin vermediği değeri verip, kendi değersizliğini unutturduğunuz için oluyor aslında bunlar.
Ona kaybettiği değeri hatırlatmaya çalışırken; kendinizi değersizleştirdiğinizi ne zaman anlıyorsunuz biliyor musunuz?
En ihtiyacınız olduğu zaman yanınızda olmadığında…
Durup kendinizi ve hayata bakışınızı sorguluyorsunuz.
Çevrenizde size değer veren ve elinizin tersi ile ittiğiniz insanların sizi en zor zamanınızda aradığında ve aramadığınız zaman da kızdıklarında anlıyorsunuz ki; aslında siz de birilerine kendini değersiz hissettiriyorsunuz.
Şöyle bir düşüşün…
Düştüğünüz zaman yaralarınızı kim sardı?
Kim sizi hatalarınız ile günahlarınız ile sizi siz olduğunuz için sarıp sarmaladı?
Cebindeki son parayı kim sizinle paylaştı?
Kim acılarınızı, dertlerinizi kendi derdi belledi? Sevinçlerinize ortak olup, sizden daha çok sevindi?
Eminim çevrenizde bir çok insan vardır.
Ben kendi adıma söyleyebilirim ki; çok düştüm, çok kalktım. Çok yaralandım, yeri geldi hırpalandım. Paramparça olduğum zamanlarda oldu. Ama ayağa kalkmak ya da ayakta kalabilmek için ne kimseye yaralarımı gösterdim ne de canım istediği zaman birilerini aradım.
Kendi kendime yetebilmeyi düstur edindim kendime ve kimseyi kullanma gayesinde olmadım. Bu sebepten mütevellit bunu yapan insanları anlamakta güçlük çekiyorum.
Siz de bir liste yapın kendinize ve size kendinizi değersiz hissettiren insanları hayatınızdan temizleyin.
Temizleyin ki; ruhunuz şenlensin…
Ben yaptım ve inanın o kadar hafiflemiş hissediyorum ki…
- Ne dediğini, ne istediğini bilmeyen,
- Dengesiz,
- Tutarsız,
- Bencil,
- Sizi merak etmeyen, nasıl olduğunuz ile ilgilenmeyen,
- Sadece kendini seven narsist,
- Bir dediği diğer dediğini tutmayan,
- Önceliklerini belirleyemeyen,
- Sizi hiçbir zaman öncelik olarak görmeyen,
- ‘yapmam lazım’ diyip hiçbir şey için eyleme geçmeyen, aksiyon almayan,
- Hayatının rutin akışını değiştirmeyen ve sizin için konfor alanı dışına çıkmayan,
- Mevcut durumunu kabullenip enerjinizi alan,
- Sürekli kendi sorunlarından bahsedip sizi dinlemeyen,
Ve en önemlilerinden biri olan; hayatındaki anlamsız boşluğu anlamsız bir şekilde sizinle doldurmaya çalışan insanlara yol verin gitsin…
Gitsinler ki; sizin yolunuz açılsın…
Kendinizi bin parçalık bir puzzle oyununun kalan son parçası gibi düşünün. Eğer siz o boşluğu doldurmazsanız; geri kalan dokuz yüz doksan dokuz adetin hiçbir anlamı olmaz. Ve en kötüsü oyunun sonuna gelene kadar, kimse sizin olmadığınızı anlamaz. İnsanlara ayırmış olduğunuz zamanı, verdiğiniz değeri, gösterdiğiniz sabrı anlamadıkları gibi…
Siz ortalarda olduğunuz sürece onlar sizin hep orada olacağınız rahatlığı ile davranırlar size. Ne zaman değerinizi anlarlar biliyor musunuz?
O son parçayı da ekleyip gurur ile puzzle ı duvara asmak istediklerinde… Sonra çok ararlar ama siz çoktan kaybolmuş olursunuz.
Çok iyi bi farkındalık, anlayana, anlayabilene, anlamak isteyene…bağımsız kendi olmak isteyene, insan gibi insan olabilene…tebrik ederim, yazınıza, aklınıza…..
Çok teşekkür ederim güzel yorumlarınıza. 🦋