Son zamanlarda hem psikolojimi hem de hayatımın akışını değiştiren olaylar aldı başını gidiyor.
Önce en yakın arkadaşım, aldatıldığı için hayatına son vermek istedi. Sonra da hayatındaki adam ile gelecek planları yapan güzeller güzeli başka bir kız arkadaşım yine kendisine yalan söylenip, terk edildiği için yemeden içmeden kesilip kendini yalnızlığa verdi.
Peki sorumlusu kim?
Aldatan mı?
Aldatılan mı?
Şimdi diyeceksiniz ki; saçmalama canım böyle soru mu olur? Ne demek aldatılanın suçu mu?
Sakin olun, sinirlenmeyin hemen. Ben ziyadesiyle sinirliyim zaten…
Dönüp baktığımda, katılırsınız ya da katılmazsınız ama aldatılanın da en az aldatan kadar suçu var.
Neden mi?
Siz eğer bir insana anne şefkati göstermeye çalışıp, onu elinizde tutmaya çalışıyorsanız kusura bakmayın ama dünyanın en aptal insanı olabilirsiniz.
Ben de bu art niyetli erkek kafasında olsam; öncelikle hayatımdaki kadının evine yerleşip bir güzel kira derdinden kurtulurum. Donuma kadar yıkatıp, bütün kıyafetlerimi ütülettiririm. Buzdolabını sevdiğim yiyecekler ile doldurtup, akşamları kıçımı yaya yaya oturup başka insanlarla çevrimiçi oyun oynarken ağzıma meyve verilip, saçımın okşanmasına da hayır demem. Benden önce beni düşünen bir insan var nasıl olsa diyip, bütün borçlarımı ödettiririm. Hatta kız arkadaşımın bana aldığı tatil kıyafetleri ile süslenip püslenip bir de gidip onu boynuzlarım. Kendimi yeni bir başlangıç yapmaya hazır hissettiğim ilk anda ise; o şefkatli kolları bırakıp arkama bile bakmadan kaçarım. Yetmezmiş gibi bana en ihtiyacı olduğu an yanında olmayıp, gider yeni sevgilim ile şarkılar paylaşır birlikteliğimi kutlarım. O zamana kadar birlikte bir gelecek planları kurduğum kadının evindeki eşyalarımı almaya bile kendim gitmem, en yakın arkadaşımı gönderirim.
Sizce de burda bir tuhaflık yok mu?
Aldatılan kişi her şeyini karşısındaki kişinin varlığına, onun mutluluğuna, onun huzuruna, onun sevdiği yemeklere ve onun ile başlayan binlerce eyleme bağlamış. Kendi mutluluğunu geçmiş, kendi sevdiklerini rafa kaldırmış, kendini unutmuş. Tek istediği karşısındaki insanın mutlu olması…
Yapmayın lütfen!
Her zaman söylüyorum; önce kendiniz!
Buna ister bencillik diyin, ister sorumsuzluk ya da adı her neyse… Önce kendinizi seveceksiniz. Karşınızdaki insan size ne kadar gelirse siz de o kadar gideceksiniz. Kırmızı çizgileriniz olacak hayatta, her önüne gelen geçemeyecek. Kalbi yol geçen hanına dönen insanlardan uzak durarak başlayın işe. Siz onsuz yaşayamayacağınızı düşünüp kendi hayatınıza, kendi bedeninize, kendi ruhunuza kötülük ederken, onların ne kadar umrunda?
Size bana bunları bunları yap diyen o değildi unutmayın. Kimse size beni evine al diye yalvarmadı ya da borçlarımı öde demedi. Siz bunları kendi hür iradeniz ile yaptınız ve kimseye sormadınız. Şimdi ise acı bir şekilde bedelini ödüyorsunuz. Hepsi bu!