Yalnızlık bir tercih midir?
Vazgeçiş mi yoksa bir kabulleniş midir?
Bazen tercih olarak görünse de aslında bir tür kaçış benim için. Ne de olsa her kaçış bir vazgeçiştir.
Ben bundan yaklaşık üç sene önce kendime bir söz verdim ve bu sözümü mümkün olduğunca tutmaya çalışıyorum. Sonu yalnızlık olsa bile!
Kendimi, kendimle vakit geçirmekten keyif alır şekilde alıştırdığımdan beri kimseyi kabullenmeye çalışmıyorum mesela. Benim gibi ‘Kendi başına olma kapasitesi’ gelişmiş insanların yalnızlığı yıkıcı olarak görmemelerinin en büyük nedeni bu. Ben yalnız olduğum zamanları en yararlı ve üretir şekilde geçirmeye çalışıyorum. Kitap okuyorum, film izliyorum, kitabımı yazıyorum, yabancı dil çalışıyorum, spor yapıyorum, dans ediyorum… Böylelikle; zihnimi yoran her türlü olumsuz düşünceden kendimi soyutluyorum ve sürekli gülümsüyorum.
Ama kendi başına kalma kapasitesi gelişmemiş insanlar yalnızlığı yıkıcı bir güç olarak görüyor ne yazık ki. Durum böyle olunca da yalnızlık bazen tercih, bazen ihtiyaç bazen de zorunluluk oluyor onlar için.
Son dönemde gözlemlediğim kadarı ile; insanlar yalnızlıktan o kadar çok korkuyorlar ki; kendilerine ızdırap veren insanları, olayları hayatlarında bir şekilde tutmaya çalışıyorlar. Bunun kararını vermek çok zor kabul ediyorum ama en kötü yalnızlık sizi üzecek olaylardan çok çok daha iyidir.
Neden katlanmak zorunda olasınız ki?
Bu kadar değersiz misiniz?
Nedir karşınızdaki kişileri bu kadar vazgeçilmez yapan?
Herşeyi kabul edebilirim belki ama insanların kendi kendilerine yalan söylemlerine gerçekten tahammül edemiyorum. Sırf kendinize sahte mutluluklar yaşatıp yalnız kalmaktan korktuğunuz için cesaret edemiyorsunuz ‘Hayır!’ demeye…
Söylenenleri kabul etmeyişinize ne demeli?
Siz istediğiniz kadar kapatın gerçeklere gözlerinizi, kulaklarınızı…
Gerçekler değişmeyecek!
Aldatıldığınız gerçeği değişmeyecek!
Birinin gözünüzün içine baka baka söylediği yalanların size hissettirdikleri değişmeyecek!
Çok üzgünüm ama değişmeyecek!
Sırf siz yalnız kalmak istemediğiniz için bu durum sizde ve karşınızdaki insanda alışkanlık haline gelecek. Siz her defasında affedeceksiniz o her defasında aldatacak ya da sizi kandıracak.
Bir şey bir kere yapılırsa ve tadı, heyacanı alınırsa tekrar yapılır. Bunu hiçbir zaman unutmayın.
Bir kişi bir kere aldatırsa; kadın ya da erkek hiç farketmez tekrar aldatır.
Yalnızlıktan korkmayın!
Yalnızlık hem yorucu bir çaresizlik hem de sonsuz bir özgürlüktür aslında.
Anlayabilirseniz!
İlk başlarda kendinizi aşırı mutsuz, umutsuz, depresif, karmakarışık, anlaşılmayan olarak görebilirsiniz. Bu gayet normal, alışkanlıklarınız değişiyor. Bunun hemen olmasını tabi ki beklemeyin. Yalnız kalmamak adına rastgele girdiğiniz ilişkilere ya da hayatınızda sürekli birilerinin olması isteğine de bir müddet ara verin ki; dengesiz ruh haliniz ile can yakmayın!
Bu depresif hal tabiki sonsuza kadar devam etmeyecek. Biraz zaman geçtikten sonra kendinizi keşfedeceksiniz. İbre yukarı doğru çıktıkça pozitif yönünüz daha da baskın olacak ve kendi kendinizle vakit geçirmeyi öğreneceksiniz. Bu duruma fazla da alışmayın derim. Çünkü; ‘Yalnızlığa alışınca herkes kalabalık gelir.’ 🙂
Şaka bir yana ruh ve bedeninizi bir bütün olarak düşünürsek; beden sağlığınız ruhunuzu, ruh sağlığınız bedeninizi etkiler. İkisi arasındaki uyuma bir süre sonra bayılacaksınız.
Bu uyumu yakalamak için sizin de bildiğiniz ama uygulamak için zamana ihtiyaç duyduğunuz küçük sırları paylaşmak istiyorum.
Kendinizi sevin,
Kendiniz ile olan iç hesaplaşmalarınızı, kendinizi hazır hissettiğinizde kapatın,
Mutlu olduğunuz insanlar ile mutlu olacağınız aktiviteler yapın,
Zamanınızı en verimli şekilde değerlendirin,
Bu zamana kadar bir faydasını görmediğiniz alışkanlıklarınızı değiştirin,
Gereksiz kalabalıklardan kurtulun,
Spor yapın,
Tatile çıkın,
Sevdiğiniz hobileri edinin,
Hergün mutlaka kitap okuyun,
Pozitif olun,
Hayvan besleyin,
İçinizdeki çocuk ile barışın,
Mutlaka ve mutlaka gülümseyin 🙂