Ömrü hayatımda şu yaşıma kadar yaşadığım maddesel olarak en küçük fakat hissiyatta en büyük vedayı yaşadım dünya şaka gününde.
Şaka gibiydi gerçekten de…
Tam bu yazıyı yazarken arka planda Cem Adrian’dan ‘Ben seni çok sevdim.’ şarkısını dinlemek de ayrı bir üzdü beni şimdi. Bütün kötülüklerden korumak isteyeceğin, bakmaya kıyamayacağın, canından can katacağın, sevmeye doyamayacağın, bu yaşına kadar deneyimlemediğin duyguları deneyimleyeceğin bir mucize…
‘’Bir istiridyenin kıymetli incisini sakladığı gibi saklarım seni.
Bi’ bahar dalının narin tomurcuklarını sakındığı gibi korurum seni.
Çok derin, derin, derin, derinlerimde ellerin
Bir armağan gibi Tanrı’dan bana kış güneşinde altın kirpiklerin…’’
Kısa süre içinde içimde büyümene o kadar alışmışken sağlıksız bir süreçte olduğunu öğrenmek ve sonrasında kalbimi yangın yerine çevirip yıllarca sürmüş gibi geçen o iki ay… Kimse ile konuşmadan, konuşmak istemeden, ota boka ağlayarak, ondört kilo alarak ve en üzücüsü hayatta tek kalmış gibi hissederek geçen depresif iki ay…
Sahi neden gelmek istemedin?
Gitmedin de?
Kafamı o kadar karıştırdın ki; seninle ve yaşadıklarımla vedalaşma sürem iki ayı geçti. Bildiğin gibi yas tutmanın da süreçleri var. Kabullenip vedalaşmak ne kadar zormuş, ben bu durumu içime işleye işleye öğrendim.
En kötüsü de neydi biliyor musun?
Yine yalnızdım.
Çevremde birçok insan olmasına rağmen ben yalnız hissediyordum. Sanki kocaman dünyada bir tek ben kalmıştım sen gidince… Kimselere anlatamadığım, anlatmak istemediğim kötü bir psikolojiydi.
Herkesin acıyı yaşama şekli farklı oluyormuş be ufaklık.
Ama acıyı paylaşırsan azalmaz mıydı?
Sana ne çok soru sordum değil mi?
Ben bu soruların cevaplarını şimdilik bilmiyorum belki de yüzleşecek halim yok.
Çok yorucu bir altı aydan sonra ilk yazımı sana ithaf ederek vedalaşmak ve yeni bir başlangıç yapmak istedim.
Sen tutunmadan iki hafta önce trafik kazası geçirdik babanla… İş çıkışı eve dönerken sağ taraftan arabaya çarptılar ve benim bulunduğum taraftaki hava yastıkları açılınca omzumda yırtık oluştu. Omzumun radyoloji görüntülerine bakan doktorum ayak bileğimde kemik kırığı olduğunu ve ameliyat olmam gerektiğini söyledi. Hem aldığım ilaçlar hem de yaşadığım bu süreç bizi çok yormuşken birde senin sağlıksız olduğun haberini aldık.
İlaçların etkisini üzerimden atmam ve olanları kabullenip hayatıma devam etmek o kadar kolay olmadı anlayacağın. Hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam etmek için değil belki ama büyük resme bakmak için kısa süreli de olsa iş için şehir değiştirdim.
Yaklaşık üç hafta kendimi dinleyip beni en çok rahatlatan, mutlu eden şeyleri yapmak istedim. Sahip olduğum herkes ve her şey için tekrar tekrar şükür ve teşekkür etmem gerekiyordu.
Mutlu olmam için her an gözümün içine bakan kocaman bir ailem, dostlarım, beni her zaman ayakta tutan işim ve en önemlisi beni çok seven dünyalar tatlısı bir adam var. Şimdilik seninle tanışmadı ama eminim ki en az benim kadar o da seni çok sevecek. Seninle tanışmadığı için benim yaşadığım acıyı anlamasını beklemiyorum tabi ama üzüldüğüm için üzülen bir adam… Gözlerine baksan dünyalar senin olur o kadar güzel gözleri var. Arada beni çok sinirlendirse de beni çok sevdiğinden hiç şüphe duymadığım kocaman kalbi olan… Her zaman bir değil on adım ötesini düşündüğü için kızdığım ama sonrasında hak verdiğim zeki bir adam…
Velhasıl biz seninle daha tanışmadan seni çok sevdik. Her zaman her şeyin güzelini, iyisini, bize iyi gelecek olanını, sağlıklısını, huzurlusunu, mutluluk verecek olanı istedim ben doğru zamanda doğru insanla. İnsan doğruydu ama zaman yanlıştı belki de…
Doğru zamanda yanımızda olacağını ve yaşamak istediğimiz bütün güzellikleri bize katacağından eminim. Sağlıkla, güzellikle, mutlulukla, huzurla, iyilikle, bereketle gel ufaklık..