back to top

İnsan en çok neyin yabancısıdır?

İnsanların varlıklarına alışmak kadar yokluklarına alışmakta zordur aslında. Şöyle ki; bu zamana kadar bildiğiniz bütün rutinlerin dışına çıkmak başlarda heyecan verici olsada ilerleyen zamanlarda sizin için tehlike oluşturur.

Bildiğiniz o güvenli limanı terk etmek, bir başkasının düşünce yapısını anlamak, kabul etmeye çalışmak…

Hiç lunaparka ya da o tarzda bir eğlence merkezine gittiniz mi?

Ben ilk gondola bindiğim zamanı hatırlıyorum. Şimdi olsa; ‘Hayatta yapmam!’ dediğimiz eylemleri o çocuk yaşlarda hiç korkmadan cesurca yapabiliyor olmak ne büyük özgürlük…

10 yaşlarında iki kız arkadaşım ile birlikte, yaz tatilinde çalıların arasında para bulmuştuk. Ne yapacağımızı bilmeden aklımıza ilk gelem eylemi gerçekleştirmek üzere lunaparka gitmiştik. Gondolun tepe noktasına oturup göklere çıkmak, çığlık çığlığa bağırıp deneyimlediğimiz ilk heyecanı sonuna kadar yaşamak istiyorduk.

Ne akıl ama! 🙂

Şimdi olsa onlarca fikir geçerdi aklımızdan…

Ya bu demirler koparsa?

Ya tepe taklak kafa üstü yere çakılırsak?

Ya elektrikler kesilir havada öyle kalırsak?

Hayatımızda da yaşadığımız deneyimlerin, edindiğimiz tecrübelerin ilkleri her zaman endişeli, korku ve gerginlik dolu geçmiştir. İkinci ve ondan sonraki deneyimler hiçbir zaman ilki kadar heyecanlı, tutkulu ve istekli olmayacaktır. Belki de oldurmaya çalışmadan gelişigüzel yaşamak lazımdır, bunu da yaşayarak göreceğiz.

Ben şu meseleyi de anlamıyorum mesela; belki bir başka yazımda paylaşmışımdır hatırlamıyorum.

İnsan neden bildiği ve deneyimlediği olaylardan, durumlardan ya da hikayelerden ders çıkarmaz?

İlişkilere baktığınız zamanda aslında bu hemen hemen benzer özellikler göstermektedir. Anne ya da baba olan okuyucu illaki vardır. Anne olacağınız haberini ilk aldığınız zamandaki heyecanı, endişeyi, korkuyu, sizden bir parça olacağının düşüncesini… Düşüncesi bile ne kadar heyecanlandırıyor değil mi?

O zaman hiç aklınızdan geçmedi mi?

Ben bana ihtiyacı olan bu bebeğe nasıl bakacağım?

Nasıl yıkayacağım?

Ya ateşi çıkarsa?

Ya hasta olursa?

Ya boğazına bir şey takılırsa?

Ya ona biri zarar vermek isterse?

Daha doğmadan bütün endişeler kafanızın içini doldururken, kalp atışlarınızın hızlanmasına sebep olur.

Ya ilk baba olacağınızı öğrendiğinizde?

Erkek olursa onunla maça gidebiliyor olmanın hayali, kız olursa ilk erkek arkadaşını ondan nasıl uzak tutacağınız 🙂

Ailenize yetebilme korkusu…

Bu düşünceler size her gün yeni bilgiler öğretirken bir yandan da sizi daha deneyimli yapar aslında.

İnsan en çok neyin yabancısıdır?

En çok kendinin mi yoksa bilmediğinin yabancısı mıdır?

Birçoğumuz kendimizi tanıyor olduğumuzu düşünsekte en çok kendimize yabancıyız. Bu nedenle de bilmediğimizden yönlerimizden korkuyoruz. Bildiğimiz, tanıdığımız, gördüğümüz, dokunduğumuz, hissettiğimiz şeylere aşina olsakta bilmediklerimiz bize bir o kadar uzak ve görünür. Oysaki potansiyelimiz o kadar yüksek ki sadece deneyimlemek için biraz cesarete ihtiyaç duyuyoruz.

Kimse sizin yerinize hayallerinizi gerçekleştirmek için sizin adınıza savaşmayacak o yüzden bir an önce ne istiyorsanız ve sizi ne mutlu edecekse karar verin ve eyleme geçin. Emin olun o ilk adımı attığınız an keşke daha önce yapsaydım diyeceksiniz.

Senem Acar
Senem Acarhttp://Hayalimdekiben.com/
Yaşadıklarımı Örnek Almak İçin Bir Sebebin Yok. Alma Zaten. Ben Kılavuzun Değilim, Dilediğin Zamana Kadar YOL ARKADAŞINIM!

Yorumlar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgilinizi Çekebilir

İlginizi Çekebilir