Bir Mucize Gerçek Oldu!
Aslında herșey yıllar önce bu başlığı bir haber sitesinin sayfasında görmem ve onunla iletişim kurmamız ile başladı.
Mucize diye birșey var mıydı?
Evet kabul ediyorum, varmış.
Kendi yazdıklarını bir şişeye koyarak denize atan bir adam! Bu şişeler okyanusları, denizleri, engin suları, dev dalgaları aşarak birilerine ulaşıyor.
Sonra gelsin fotoğraflar, her ülkeden değişik değişik insanlar, farklı kültürler, yeni heyecanlar…
İlk okuduğumda ‘Vay Be! Adama Bak…’ demiştim.
İnsan neden yazdıklarını denize atsın ki?
Aslında yeni yeni anlıyorum yazmanın neden bu kadar özel bir duygu olduğunu…
Yazdıkça rahatlıyor, aslında kabul etmek istemediğiniz durumları daha net görebiliyorsunuz.
Denizin ortasında minimum geçirdiğiniz ay 8…
Ailenizden, evinizden, arkadaşlarınızdan, sevdiklerinizden uzak minimum 8 ay…
Yapabilecekleriniz sınırlı… Küçücük bir kamarada geçen sonsuz dünyanız ve hayal gücünüz.
…
Böyle başlamıştık biz…
Hayatımın en kötü ve en zor zamanlarında hep itici güç oldu bana.
Uzaktan uzağa bir insan bir insanı nasıl bu kadar net anlayabilirdi?
Nasıl birbirinin hayatının en ufak detaylarını bile bu kadar detaylı bilebilirdi?
Neydi bunun adı?
Adının ne olduğunun çok da önemi yok aslında…
Ona ne yazsam yetmeyecek biliyorum. O yüzden en sevdiği Küçük prens kitabının en güzel satırlarını ona armağan ediyorum.
Bütün üzüntüler zamanla geçer, dedi. Bir gün üzüntün geçince beni tanımış olduğuna sevineceksin. Hep dostum olarak kalacak, benimle birlikte gülmek isteyeceksin. Koşup pencereyi açacak, gökyüzünde sana benzeyen dostlarını göreceksin. Onların şaşırmasına “Evet, ne olmuş, yıldızlara bakarken gülerim ben.” diyeceksin. Seni deli sanacaklar. Başına çorap örmüş olacağım güzelce. – Antoine de Saint-Exupery – Küçük Prens
Ve şimdi başka birilerine ilham olma yolunda en güzel heyecanı yaşarken ona bir teşekkür borcum olduğunu düşündüm.
Teşekkürler güzel insan…