4 yıl sonra…
Kilolar verildi. Gittiğiniz her yerde övgüler, sizin için dilenen iyi dilekler, azminiz ve sizinle gurur duyan insanlar…
Sonunda başarmışsınız ve yaklaşık dört yıldır büyük bir istikrar ile verdiğiniz kiloları geri almamışsınız.
Tamam tamam itiraf ediyorum, dört kilosunu geri aldım.
Neden mi?
Tabi ki dengesiz beslenme ve alkol yüzünden…
Sizden başka herkes mutlu?
-Nasıl yani, kafan mı güzel kızım senin? diyebilirsiniz doğal olarak.
Evet dışarıdan herşey çok güzel görünüyor olabilir, peki ya aynanın karşısındaki mutsuz kadın…
Bütün derileriniz yer çekimine maruz kalmışken, kollarınız, bacaklarınız ölü deriler ile doluyken nasıl mutlu hissedebilirsiniz ki?
Bir karar vermeniz gerekiyordur artık. Ya bu sarkık vücut ile mutsuz bir kadın olarak yaşamaya devam edeceksiniz ya da o acılı operasyonun acılarına dayanacaksınız.
Karar vermek çok zor inanın. Ben obezite ameliyatı olurken bile bu kadar araştırıp, olup olmamak arasında gidip gelmemiştim.
Birgün canıma tak etti artık!
Giydiğim kıyafetlerin altından ya da üstünden fırlayan bir et yığını. Hiçbir işe yaramayan yer çekimine maruz kalmış bir yığın…
Yine benim araştırma dönemim gelmişti anlaşılan.
Araştırdım, günlerce araştırdım…
Doktorların danışmanları ile görüştüm. Ameliyatın öncesini sonrasını okudum. Bir yığın fotoğrafa baktım, hepsi efsane görünüyordu.
Nasıl olur ya diyordum kendi kendime. Oluyormuş…
Araştırmalarımın sonucu çok da iyi gitmiyordu açıkçası. Operasyonlar ya çok pahalı ya da doktorlar ile ilgili çok olumlu yazılar yazılmamıştı.
Sonra birgün aklıma geldi. Amcamın kızı, daha önce benim safra kesesi ameliyatı olduğum hastanede çalışıyordu. Onun da bir akrabası bu hastanede Plastik Cerrahi bölümünde kanser sonrası göğüs ameliyatı geçirmişti.
Kuzenim ile konuştuk. Randevu günü, ama benim hiç gidesim yok. Kuzenim sabah uyandırdı. ‘Tatlım, bizim çocukların okulu var ben gelemeyeceğim ama E. Hoca seni bekliyor.’ Gitmesen olmaz. Neyse dedim kalktım hazırlandım ve hastaneye doğru gittim.
…
Hastaneye geldiğimde E. Hoca’nın polinikliğinin önü ana baba günüydü resmen. Sıra bana geldiğinde içim kıpır kıpır, heyecandan ölmek üzereydim.
Hal hatır sorma muhabbetinden sonra, önce kollar ile muayeneye başladı.
Göğüsler, karın, bacak muayenesi derken popoda son bulduk.
Sonra toplam tutarı söyledi.
Aramızda geçen diyalog;
-Bu tutarlar çok fazla!
-Güzel kızım benden ne istiyorsun?
–Ben sadece karnımdan çok rahatsızım. Çünkü ben yirmi kilo daha bile versem; kilo verdiğimi anlamıyorum çünkü. Bedenime baktığımda mutlu değilim. Benim hayalim bu değil.
-İyi tamam karnını jilet gibi dümdüz yapacağım, iç bacakların da benden olsun. Ama bana bir söz vermeni istiyorum.
İçses:
Nasıl yani ya, ciddi mi bu adam?
Allah’ım inanamıyorum.
Yok artık! Hem de 10 gün sonra…
Şaka mı bu?
–Nedir?
-İki hafta boyunca gösterdiğim pozisyonda yürüyeceksin ve kendi özel ihtiyaçların harici kalkmayacaksın.
-Tamam.
-İş yerinden sıkıntı olmasın sana uzun ve yorucu bir süreç olacak çünkü.
-Ben iş yerim ile de görüştüm. Herșey yolunda.
-O zaman ne zaman yapıyoruz?
-Siz ne zaman uygunsanız?
-26 – 28 Şubat hangisi seç?
-28 Şubat 2019 olsun o zaman.
-Seni gün içinde arayacak ve bilgi verecekler süreç ile ilgili. Sonra yine konuşuruz.
Odadan çıktım 10 dk. sonra telefonum çaldı. Beklenen telefon gelmişti. Önümüzdeki hafta kan değerleri ve narkoz doktoru ile beraber (herhangi bir sıkıntı olmazsa) ameliyat onayı verilecekti.
Sonra aklıma geldi doktoru araştırayım dedim. Tamam iyi güzel herșeyde anlaştık falan da kimdir bu E. Hoca?
Bana göre; mesleğine aşık bir profesör. O’na güvenmemi sağlayan o kadar çok neden var ki kısaca paylaşayım.
Her yıl her Mart ayının 14’ünde kutlanan, Türkiye’de tıp alanından çalışanların hizmet sorunlarının tartışıldığı, bilime katkılarının ödüllendirildiği bir anma gününde Prof. Dr. E. G.’in hikayesi doktorluğun ne kadar kutsal bir meslek olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Son 7 yılda 3 bine yakın hasta gören, 600’e yakın ameliyat gerçekleştiren Prof. Dr. Güneren bu ameliyatlardan çoğunu bahçede, çadırda, elektriğin bile olmadığı yerlerde yaptı. Çünkü o, yıllık izinlerinde bile ‘Cannes’a, Paris’e değil’ Sudan, Filistin, Azerbaycan gibi ülkelerin en ücra köşelerinde hayatında hekim yüzü görmemiş hastalara kendini adayan Yeryüzü Doktorları’ndan.
Tabi bu veriler 2013 yılına ait. Daha ne büyük başarıları var düşünün.
Yine birgün şöyle diyor yaptığı ameliyatlardan sonra;
Sağlığımın, bilimsel ehliyetimin, cerrahi kariyerimin zekatı olsun diye yapıyorum bu işi ben.
Nasıl güvenmeyeceksiniz bu adama!
Bir hafta sonra…
Kan verdim, öğleden sonra da narkoz doktoru ile görüşmemizden sonra ameliyat günü onaylandı.
Hayalimdeki ben’e bir adım daha yaklaşacaktım…