İnsanlara göstermiş olduğum ciddiyet karşılığında, karşılaşmış olduğum ciddiyetsizlik; beni daha da aşırı ciddi bir insan yapıyor.
Ben senelerce kötü kalpli insanların önyargıları yüzünden kırıldığımdan dolayı korunma mekanizması ile herkese karşı hep çok ciddi oldum. İmsanlar o koca cüsseli kıza laf söylemeye korkarlardı çoğu zaman. Bu nedenle beni hiç tanımayan insanlar genel olarak ya çok ciddi ya çok asabi ya da fazla dik buldular. Ben eskiden kendimi bu kadar çok ifade etme gereği duymazdım çünkü önemsemezdim. Şimdi ise; insanlara kendimi çok net anlattığım ve kalbimi açtığım için minnoş kalbimi çok daha rahat kırıyorlar. Oysa ben şeker hamurundan yapılan bir kalbi bile kırmaya kıyamazdım.
Ne oldu da beni ve benim gibi milyonlarca insanı bu hale getirdiniz?
İnsanların hobileri size faydasız gelebilir ya da evdeki ufak tefek işlerle uğraştıkları için adları espri ile kalfaya bile çıkabilir. Ama bu demek değildir ki; insanlar bunları keyfinden yapıyor. Eğer almak istediğiniz mesajı alırsanız bunu sadece ‘gereksiz işler’ olarak görürsünüz. Oysa size verilmek istenen mesaj şudur; ‘Ben bir kadın olarak bir erkeğin yapabileceği işleri bile yaparak kimseye gereksinim duymuyorum. Ben her hâlükârda başımın çaresine bakabilecek kadar güçlüyüm.‘
Erkeklerin sanırım güçlü kadınlara karşı zaafları var. Hayatlarını kolaylaştıran kadınlarla olmak varken neden iki lafı bir araya getiremeyen, hayatında kitap okumamış, yemek yapmayı bırakın yumurta bile kıramayan, kendine güveni olmayan, vizyonsuz kadınları tercih ediyorlar.
Şimdi diyeceksiniz ki;
‘Ne alakası var?’
Bugün hayatında bir karıncayı bile incitmekten korkan canım dostumun erkek arkadaşı tarafından defelarca aldatıldığını öğrendim.
Ne büyük kaos!
E be arkadaşım madem uçkuruna sahip olamayacaksın neden gelecek ile ilgili planlar yapıyorsun?
Neden o kadına ‘Dünyanın sekizinci harikasısın!’ hissini veriyorsun.
Gerçi ‘Adriana Lima’nın bile aldatıldığı dünyada biz kimiz ki!’diyesi geliyor insanın…
Biraz şeref, biraz haysiyet, biraz onur…
Ben anlamlandıramıyorum gerçekten… Aldatan ya da aldatılmış onlarca insan ile konuştum, konuşuyorum da ama hala anlamlandıramıyorum. Kendime de kızıyorum bazen. Ben de ne zaman insanları ciddiye alsam kırılıyorum mesela.
Sebep?
Önemsenmek için illa insanları aşağılayarak ya da önemsemeyerek mi konuşalım?
‘Sen benim yaşadıklarım içinde en önemsiz detaysın.’ izlenimi verip kaale mi almayalım?
Yalan mı söyleyelim yoksa duymak istediklerinizi mi?
Bunu mu yakıştırıyorsunuz kendinize?
Sonra düşündüm biraz…
İnsanların karmakarışık hayatında kendimize yer açmaya çalıştığımız, onlara destek olmak istediğimiz için oluyor bunlar.
Yok çok üzgünmüş, yok kalbi acıyormuş, yok o kadarını kaldıramazmış. Ama çok iyi bir insanmış.
Bize ne!
Biz nasıl yaptık?
Defalarca düşüp, kanayan dizlerimizin kenarlarına mikrop kapmasın diye batikon sürerken hiç mi yanmadı canımız?
Nasıl ayağa kalktık?
Hepimiz kendi içimizde iyi insanlarız zaten. Sorun iyi insan olmak değil, bunu sürdürebilir hale getirmek.
Hey sen!
Yarın büyük bir afille iş yerini gezip etrafa direktif verecek olan kendini ‘Adam’ sanan şahıs!
Tatmin oldun mu yeterince?
Mutlu musun?
O mükemmel kadının minnoş kalbini kıracak kadar neydi seni cezbeden?
Mesajlarında bahsettiğin grup fikrimi yoksa swinger ilişkiler mi?
Bunları yazarken ben utanıyorum.
Sen o kadının gözünün içine bakıp onu sevdiğini söylerken, öpüp sarılırken, kulağına aşk sözcükleri fısıldarken, yaralarına merhem olduğun hissini verirken hiç mi utanmadın?
‘Sevmiyor olabilirsin, hareketleri eskisi kadar hoşuna gitmiyor olabilir, etkilenmiyor olabilirsin. Başka birine aşık da olabilirsin ya da farklı fantazilerin olabilir. Her şey olabilir her şey… Ama sen bir insana kendini ömür boyu sorgulatacak kadar adi olamazsın, olmamalısın!’ diyeceğim ama sen ve senin gibilerin anlayacağını düşünmüyorum.
Çünkü dürüst değilsiniz!
Olamazsınız da…
Bir insanı karşınıza alıp nedenleri ile birlikte neden devam etmek istemediğinizi söylemek ile onu defalarca aldatmak arasındaki farkı umarım yaşayarak tecrübe edersin.